Kendilerini rehabilite etmege calisanlara, normal yasama donmek icin verdikleri inanilmaz zor mucadelerinde engeldir sizofreni stigmasi=toplumdaki, kisilerdeki onyargi ve duyarsizlik, acimasizlik, sefkatsizlik vs.Ve aileleri icin de cok gercek bir problemdir.Bu nedenle sizofreniyle tanisanlar hastalikla ilgili duzinelerce yanlis bilinenler nedeniyle endiselidirler.Sizofreni iyi bilinmeyen,taninmayan ve cok korkulan bir hastaliktir. Insanlarin cogunun sizofreni hakkinda bildiklerini sandiklari seyler yanlistir.Insanlar sizofreniyi bolunmus kisilik veya cogul kisilikle karistirmaktadirlar. Sizofrenili kisilerin siddet yanlisi ve tehlikeli olduguna inaniyorlar.Cok azi olabilir tabii, ama medyadaki ozellikle mental hastalarin isledikleri korkutucu ve garip siddet suclari toplumda sanki sizofrenili insanlarin cogu vahsiymis,siddet yanlisiymis gibi izlenim birakmaktadir.Bu dogru degildir.Cogu boyle degildir.Ancak farkli kisileri sizofreni farkli sekillerde etkilemektedir ve derin psikotik krizdeki kisinin davranislarini anlamadaki zorluklar da toplumun endiselerini guclendirmektedir( ki dusunceleri tamamen karismistir birbirine).Bazi insanlar sizofrenili kisilerin zayif kisilikleri olduguna ve kendi cilginliklarini “sectiklerine” inanirlar.Bircok kisi de sizofreninin kotu anne baba elinde veya cocukluk travmasindan kaynaklandigini sanir.
Bir baba da cocugunu hastahaneye goturdugu halde, onu terk etmekle, yalniz birakmakla suclandigini soyledi.Bir baska baba da, dukkanlardaki calisanlarin, oglu alisveris yapmak icin yardim istediginde sanki orada degilmis gibi muamele ettiklerini soyledi.Bazi dini gruplar da bu hastaliga tanrinin cezalandirmasi olarak bakmaktadirlar .
Danisilan tecrubeli aileler, sizofreni cevresinde olusan stigmanin nasil olustugunu anlamanin onemli oldugunu soylediler.”Sizofreni” terimi 1911 de Isvicreli psikiyatrist Eugen Bleuler tarafindan tanitildi ilk defa.Schizo Yunancadan gelir ve “bolunmus” demektir, phrenia ise “akil” demektir.Bleuer algilananla,inanilan ve objektif olarak gercek arasindaki bolunmeyi anlatmak istemisti.Sizofrenili kisinin ikiye bolunmus kisiligi oldugunu soylemedi, hasta kisiligin realiteden ayrilmasini,kopmasini anlatmak istemisti. Ama “bolunmus” konsepti sizofreninin yanlislikla birden fazla kisilik hastaligi ile karistirilmasina sebep oldu ki bu cok ender rastlanan cok farkli bir psikiyatrik hastaliktir,bu da “Dr.Jekyl ve Mr Hyde”,”The Three Faces of Eve” ve “Sybil” gibi hikaye ve filmlerle olmustur.Bugun bircok saglik hizmetlisi kelime olarak “sizofreni” kelimesinin varligindan , onu cevreleyen karisiklik ve yanlis anlamalar nedeniyle pismanlik duyuyorlar.
Bu temel yanlisliklara bir de suclama tarihcesini ilave edin.Aileler suclama faktorunun yardim arama ve destek almada cok onemli bir engel olusturdugunda hemfikirler.
1800 lerin sonlarinda ve 20.yuzyilin baslarinda, psikiyatri mesleginde hastaligin tabiati hakkinda uc ayri gorus agirlik kazandi .
Almanya’daki Dr. Emil Kraeplinin arastirmalarindan biyolojik psikiyatri gelisti; Avusturya’daki Dr. Freud ve arkadaslarinin nevrozlar (endiseler, obsesyonlar, fobiler, depresyonlar,vs) calismalarindan psikoanaliz gelisti: ve ABD deki Dr. John B.Watson’un calismalari ilede davraniscilik psikiyatrisi gelisti.Avrupa’daki psikiyatristlerde Kraepalin’in fikirleri agirlik kazandi, psikoanaliz ve davraniscilik ise Kuzey Amerika’da hakimiyet kazandi.(Andreasen,The Broken Brain,sayfa 11-20).
1950 lerde bircok Kuzey Amerikali psikiyatrist, sizofreninin kiside hayatinin erken doneminde, tipik sekilde ailesi tarafindan yasatilan travmalardan kaynaklandigina inanmaga basladilar. Sizofrenili kisilerin annelerinin asiri endiseli,obsessive=tutkulu/takintili ve hakim olan kisiler,dominant olduklarina inanilmaktaydi.Bu kadinlar damgalandilar ve onlara “sizofrengenikler” (schizophrenogenic) dendi.Bir anne bunu neredeyse anlayabildigini soyledi. ”Cocugunuz icin yardim ararken, gereginden fazla sey istemek, beklemek, sormak ve adeta arabanizin tekerleklerinin de onunde gitmesi gibi birsey ve bu tarzda yardim talep etmek ve gerginliginiz de cocugunuzun hastaliginin neticesi olarak gorulmek yerine, sanki nedeni gibi gorulmektedir.”Yavas yavas nihayet aile unitesine yuklendi suc.Teoriciler sizofreni hastasi olan ailede , fonksiyon zayiflik ve eksikliklerini, hastaligin neticesi olmaktan ziyade ,sebebi gibi gorerek karistirdilar konuyu.
Sizofreniyi cevreleyen mitolojiye iki teori daha katkida bulundu.Amerikali psikoanalist Thomas Szasz sizofreninin, tum oteki mental hastaliklar gibi, bir seri davranislar oldugunu,hastalik olmadigini soyledi.Ingiliz psikiyatristi R.D.Laing de bunun kacik dunyaya “saglikli” bir cevap oldugunu belirtti.Cok fazla stress altindaki kisiler de adapte olma cabalari icinde “cilgin,delice” davraniyorlardi ona gore.
Bilimsel arastirmalar ve gerceklere dayali bilgiler bu teorileri yalanlamistir.Malesef bir zamanlar bu gorusler toplumlarin dikkatini cekebilecek kadar populer inanislardi.Hala bu gun bile akrabanizin hastaligina sizin sebep oldugunuzu ve aile iliskinizin surmesinin iyilesmeyi durdurabilecegini ima eden saglik profosyonellerine rastlayabilirsiniz.
Gecmisteki bu suclamalarin yani sira, hastaligin kendi belirtileri de sizofreni stigmasina katkida bulunmaktadir. Garip ve onceden bilinemeyen davranis, yetersiz fonksiyon veya iyi ve saglikli aliskanliklarin olmayisi baskalarina ittirici gelebilir. Art niyetsiz bile olsa, medyada sizofrenili olduklari bildirilen kisilerin siddet davranislari veya intaharlari da stigmaya katkida bulunmaktadir.
Aileler genelde stigmayla basa cikmayI oldukca zor buluyorlar. Bazilari hastaligi aile icinde saklamaya calisiyorlar.Otekilerse yuksek sesle ve acikca konusmayi tercih ediyorlar.Bu sekilde konusmanin bu kafa yapisi ve huzuru ile baskalari ile de elele vererek stigmayi yok etmege calismaga yaradigini belirtiyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder